Sabah konağın odasında gözlerimi açtığımda vücudumun dinlenmiş olduğunu fark ettim. Nasıl da uyumuşuz taş konakta. Misler gibi. Herkes hazırlanınca başka bir konakta bulunan kahvaltı salonuna gittik. Kuyruk vardı. Antep ten gelen gurup her yeri kaplamıştı. Kahvaltı klasik yumurta, peynir, zeytin çeşitleri ve küçük kutulara konmuş reçel. bal ve tere yağından oluşuyordu. tabi domates ve salatalığı atlamayalım. birer tabak hazırlayıp kahvaltıyı bitirdik. Odalarımıza dönüp eşyalarımızı topladık. Artık gitme zamanımız gelmişti. İlginç bir deneyim olmuştu buralar hepimize. Bugün çok uzun bir gündü. Elimizdeki programı biran önce tamamla malıydık.
Önce üçhisar kalesine gidecek arkasından Göreme,Ürgüp, Avanos ve Hacı Bektaş turuyla Ankara'ya dönüşe geçecektik. Peri bacalarına yaklaşmak beni acayip heyecanlandırıyordu. Sonunda televizyonda gördüğüm yerleri koklama fırsatım olacaktı.
Üçhisar kalesine vardık. Beldeye hayran kaldım. Turisttik bir belde bilinciyle belediyesi çok güzel çalışmış, örnek bir yapıda. her yer tertemiz. küçük parklar yapılmış atık çöp kutuları bile var her yanda. belediyecilik farklı bir kavram. Ihlara da ki durumu görünce kendimi burada Avrupa kentine gelmiş gibi hissettim. Fayton hizmeti bile koymuşlar. Kalenin girişine eski model üstü açık pembe bir araba koymuşlar. 1 tl ye içerisine binip resim çektirebiliyorsunuz. bu bile başlı başına güzel bir düşünce örneği. kalenin girişine doğru yürüdüğünüzde sizi çok güzel bir panayır karşılıyor. her yan turistik eşya satan dükkanlarla dolu. kendimi dükkanlara attım. Çok güzel mercan kolye aldım. birkaç mağnet aldım. Serin bir kafe bulup orta şekerli Türk kahvemi ısmarladım. Oh hayat buydu. Bizimkiler kaleye tırmandı. sıcakta gözüm yemedi. Sonra bana eşlik ettiler ve aracımıza binip yolumuza devam ettik.
Salkım Tepesine vardığımızda birçok aracın oraya park ettiğini ve insanların elinde makinalarla resim çektiğini gördüm. bir panayır yeriydi adeta. yöresel bir sürü takı, çömlek incik boncuk satılan tezgahlarla doluydu her yan. birde nazar boncuklarla bezenmiş dilek ağacı. harikaydı. sonunda peri bacaları göründü. Muhteşem bir manzaraydı. yerden ne kadar yüksekteydik bilmiyorum. tepeden kuş bakışı peri bacaları yayılmış bütün ovaya sanki uzayda ıssız bir şehirdeydik. Biraz manzaranın keyfini çıkartıp göreme merkeze yol aldık. Ooo burası küçük bodrum. her yer nasılda canlı. kilim satan dükkanlar, lokantalar, konaklamak için oteller, küçük bir şehir turu atıp Ürgüp e yol aldık.
Ürgüp şaraplarıyla ünlü bir yer. Tatmadan geçmek olmazdı kocabağ şaraplarına gidip dört beş şarap denedik. Acı geldi tadı bize akşam içtiğimiz geliveri şarabının yerini tutmadı. vazgeçtik almaktan. Teyzenin biri oturmuş caddenin üzerindeki ağaç gölgesindeki kaldırıma kimseye aldırmadan yün örüyordu. harika evler var burada diye içimden geçirdim. Yol tabelası Asmalı Konak'ı gösteriyordu. görmeden gidilir mi dedik. biraz turlayalım bulabilirsek bakarız dedik ama vakit ilerliyordu. daha gidecek yolumuz var deyip vazgeçtik.
Ver elini Avanos hava çok sıcaktı. Avanos'un bir artısı da ilçeyi ikiye bölen Kızılırmak nehri idi. iki yaka oluşmuştu. nehrin iki kenarına kafeler, çay bahçeleri, lokantalar kaplamıştı. insanlar cıvıl cıvıldı. karnımız yavaştan acıkmaya başladı. Avanos merkeze aracımızı park edip. Çanak çömlek almaya gittik. ilginç bir şey diyeyim mi. karşımızda mcdonald ı görüce şaşırdık. Oraya bile şube açm
ıştı.
Kız kardeşim sipariş verdi. Ona karnıyarık tenceresine benzeyen bir güveç alacaktım. Kendime de küçük bir güveç. bir yere gittik. Kocaman bir dükkan, girişinde çömlek yapan bir amca var. Aman tanrım saraya düştüm. nasıl güzel eşyalar yapmışlar. Takılar hayranlığım dibe vurdu. iki güveç, bir nihale, iki mağnet, iki yüzük , iki bileklik aldım. güveç almak isteyenlere tavsiye ederim. yol üzerinden almayın. iki katına satmaya çalışıyorlar. yerinde daha ucuz. hadi artık yemek yiyelim nidaları yükseldi. Çömlek satan yerdeki bahadır bey'den tavsiye istedik. Bizim Ev Restaurant dedi. biraz yürüyüp vardık. ırmağın diğer yakasına geçerken köprü üzerinden görünüyordu tabelası. Konağa vardığımızda vay be dedik. Her yeri tarih, her yeri ışıl ışıl, şarap mahzeni bile yapmışlar. Terasa çıkmayı tercih ettik. Nasıl bir sıcak mayıs ayında. Yazın burada kiler kesin pişer dedik. Adam güldü. taş evler serin
olur dedi. Yine terasta turistler İtalyanlar, Fransızlar ve Japonlar. Şeften tavsiye istedik. tabi ki desti kebabı dedi. Biz hiç ısrar etmedik.
Önden Cennet böreği ikram ettiler. İçerisinde bulgur vardı. tadı ilginçti. Desti kebabımız geldi. Destiyi kıracaklar sandım ama hayır. kaşıkla içinden yeniliyormuş. öyle bir hevesim kursağımda kaldı. tadı güzeldi. bayağı et alıyormuş. herkese bir desti öyle düşündüğünüz gibi büyük bir desti değil. Ama bir kişiyi fazlasıyla doyuruyor.Altı kişi 250 tl hesap ödeyip kahvelerimizde içip tekrar yollara düştük.
Son durak Hacı Bektaşi Veli yi ziyaret. Bu benim için ilk olacaktı. Dergaha geldiğimizde içimi garip bir huzur kapladı. orada olduğuma inanamıyordum. cadde üzerinde ki dükkanlardan türkü sesleri geliyordu. Tüylerim diken diken oldu. Aleviliğin Bektaşiliğin
merkezindeydim. Yeniçerilerin bile bu ocaktan icazet aldığını düşünürsek, böyle hissetmem ve bunu yüreğimde hissetmem doğaldı. Nasıl güzel yapmışlar kapıdan girişte sizi kocaman bir avlu karşılıyor. üç tane oluğu olan ve gürül gürül soğuk su akan bir çeşme. Kana kana su içtim. şifa olsun niyetiyle.. sonra ikinci avluya geçiyorsunuz. cami karşılıyor sizi. Selçuklu dönemi anımsatan kemerli kirişler avlu
da bir havuz ve şadırvan. Arslanı Çeşme.her türden insan var burada. sonra aş evi. balım sultan türbesi. çelebilerin yattığı mezarlar, kırklar meclisini toplandığı yer. çilehane ve Hacı Bektaşi Veli'nin kabrinin bulunduğu Orhan gazi tarafından yapılan sanduka. Çevresinde dua ederek üç kez döndük. Niyazlarımızı ettik. içim inanılmaz güzeldi. Dilek ağacına gittik. dileklerimizi söyledik. Avluda biraz oturup havayı kokladık. Sonra Ankara'ya dönüş başladı.
Eve geldiğimde yorgundum ama mutluydum.... dilerim herkese nasip olur, ülkemin bu güzel yerlerini görebilmek...
Önce üçhisar kalesine gidecek arkasından Göreme,Ürgüp, Avanos ve Hacı Bektaş turuyla Ankara'ya dönüşe geçecektik. Peri bacalarına yaklaşmak beni acayip heyecanlandırıyordu. Sonunda televizyonda gördüğüm yerleri koklama fırsatım olacaktı.
Üçhisar kalesine vardık. Beldeye hayran kaldım. Turisttik bir belde bilinciyle belediyesi çok güzel çalışmış, örnek bir yapıda. her yer tertemiz. küçük parklar yapılmış atık çöp kutuları bile var her yanda. belediyecilik farklı bir kavram. Ihlara da ki durumu görünce kendimi burada Avrupa kentine gelmiş gibi hissettim. Fayton hizmeti bile koymuşlar. Kalenin girişine eski model üstü açık pembe bir araba koymuşlar. 1 tl ye içerisine binip resim çektirebiliyorsunuz. bu bile başlı başına güzel bir düşünce örneği. kalenin girişine doğru yürüdüğünüzde sizi çok güzel bir panayır karşılıyor. her yan turistik eşya satan dükkanlarla dolu. kendimi dükkanlara attım. Çok güzel mercan kolye aldım. birkaç mağnet aldım. Serin bir kafe bulup orta şekerli Türk kahvemi ısmarladım. Oh hayat buydu. Bizimkiler kaleye tırmandı. sıcakta gözüm yemedi. Sonra bana eşlik ettiler ve aracımıza binip yolumuza devam ettik.
Salkım Tepesine vardığımızda birçok aracın oraya park ettiğini ve insanların elinde makinalarla resim çektiğini gördüm. bir panayır yeriydi adeta. yöresel bir sürü takı, çömlek incik boncuk satılan tezgahlarla doluydu her yan. birde nazar boncuklarla bezenmiş dilek ağacı. harikaydı. sonunda peri bacaları göründü. Muhteşem bir manzaraydı. yerden ne kadar yüksekteydik bilmiyorum. tepeden kuş bakışı peri bacaları yayılmış bütün ovaya sanki uzayda ıssız bir şehirdeydik. Biraz manzaranın keyfini çıkartıp göreme merkeze yol aldık. Ooo burası küçük bodrum. her yer nasılda canlı. kilim satan dükkanlar, lokantalar, konaklamak için oteller, küçük bir şehir turu atıp Ürgüp e yol aldık.
Ürgüp şaraplarıyla ünlü bir yer. Tatmadan geçmek olmazdı kocabağ şaraplarına gidip dört beş şarap denedik. Acı geldi tadı bize akşam içtiğimiz geliveri şarabının yerini tutmadı. vazgeçtik almaktan. Teyzenin biri oturmuş caddenin üzerindeki ağaç gölgesindeki kaldırıma kimseye aldırmadan yün örüyordu. harika evler var burada diye içimden geçirdim. Yol tabelası Asmalı Konak'ı gösteriyordu. görmeden gidilir mi dedik. biraz turlayalım bulabilirsek bakarız dedik ama vakit ilerliyordu. daha gidecek yolumuz var deyip vazgeçtik.
Ver elini Avanos hava çok sıcaktı. Avanos'un bir artısı da ilçeyi ikiye bölen Kızılırmak nehri idi. iki yaka oluşmuştu. nehrin iki kenarına kafeler, çay bahçeleri, lokantalar kaplamıştı. insanlar cıvıl cıvıldı. karnımız yavaştan acıkmaya başladı. Avanos merkeze aracımızı park edip. Çanak çömlek almaya gittik. ilginç bir şey diyeyim mi. karşımızda mcdonald ı görüce şaşırdık. Oraya bile şube açm
ıştı.
Kız kardeşim sipariş verdi. Ona karnıyarık tenceresine benzeyen bir güveç alacaktım. Kendime de küçük bir güveç. bir yere gittik. Kocaman bir dükkan, girişinde çömlek yapan bir amca var. Aman tanrım saraya düştüm. nasıl güzel eşyalar yapmışlar. Takılar hayranlığım dibe vurdu. iki güveç, bir nihale, iki mağnet, iki yüzük , iki bileklik aldım. güveç almak isteyenlere tavsiye ederim. yol üzerinden almayın. iki katına satmaya çalışıyorlar. yerinde daha ucuz. hadi artık yemek yiyelim nidaları yükseldi. Çömlek satan yerdeki bahadır bey'den tavsiye istedik. Bizim Ev Restaurant dedi. biraz yürüyüp vardık. ırmağın diğer yakasına geçerken köprü üzerinden görünüyordu tabelası. Konağa vardığımızda vay be dedik. Her yeri tarih, her yeri ışıl ışıl, şarap mahzeni bile yapmışlar. Terasa çıkmayı tercih ettik. Nasıl bir sıcak mayıs ayında. Yazın burada kiler kesin pişer dedik. Adam güldü. taş evler serin
olur dedi. Yine terasta turistler İtalyanlar, Fransızlar ve Japonlar. Şeften tavsiye istedik. tabi ki desti kebabı dedi. Biz hiç ısrar etmedik.
Son durak Hacı Bektaşi Veli yi ziyaret. Bu benim için ilk olacaktı. Dergaha geldiğimizde içimi garip bir huzur kapladı. orada olduğuma inanamıyordum. cadde üzerinde ki dükkanlardan türkü sesleri geliyordu. Tüylerim diken diken oldu. Aleviliğin Bektaşiliğin
merkezindeydim. Yeniçerilerin bile bu ocaktan icazet aldığını düşünürsek, böyle hissetmem ve bunu yüreğimde hissetmem doğaldı. Nasıl güzel yapmışlar kapıdan girişte sizi kocaman bir avlu karşılıyor. üç tane oluğu olan ve gürül gürül soğuk su akan bir çeşme. Kana kana su içtim. şifa olsun niyetiyle.. sonra ikinci avluya geçiyorsunuz. cami karşılıyor sizi. Selçuklu dönemi anımsatan kemerli kirişler avlu
da bir havuz ve şadırvan. Arslanı Çeşme.her türden insan var burada. sonra aş evi. balım sultan türbesi. çelebilerin yattığı mezarlar, kırklar meclisini toplandığı yer. çilehane ve Hacı Bektaşi Veli'nin kabrinin bulunduğu Orhan gazi tarafından yapılan sanduka. Çevresinde dua ederek üç kez döndük. Niyazlarımızı ettik. içim inanılmaz güzeldi. Dilek ağacına gittik. dileklerimizi söyledik. Avluda biraz oturup havayı kokladık. Sonra Ankara'ya dönüş başladı.
Eve geldiğimde yorgundum ama mutluydum.... dilerim herkese nasip olur, ülkemin bu güzel yerlerini görebilmek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder