22 Mayıs 2015 Cuma

LG G4 ile Mükemmel Görün, Mükemmel Hisset!


LG G4, F 1.8 diyafram aralığı ve 16 MP kamera özelliği ile düşük ışık ve portreler için ideal olan ultra-parlak lensi kullanarak muhteşem netlik ve ayrıntı ile parlayan harika-profesyonel görünümlü fotoğraflar çekin.
G4'ün teknolojinin son harikası, kızılötesine duyarlı renk spektrum sensörü, bir fotoğrafın çekilmesinden bir kare önce tüm görünür ışığı analiz eder ve ölçer ve bu sayede bir fotoğrafın renklerinin düşük ışık koşullarında dahi doğal ve canlı görünmesini sağlar. Aydınlık ve karanlığı ayarlayan kamera ayarlarını düzenleyerek her anı bir sanat eserine çevirin, hareketleri daha hızlı dondurun ve daha iyi düşük ışıkta fotoğraf çekin. G4'ün lazer otomatik odaklanma özelliği ve kamera titremesini azaltan gelişmiş bir görüntü sabitleyicisi olan OIS 2.0 ile hızlı ve net fotoğraflar çekin.
Mükemmel selfie'yi yakalamak için ideal olan bu sınıfının en yüksek kalitesine sahip 8 MP ön kamera, LG'nin eğlenceli ve kullanımı kolay Hareketle Çekim ve Tanıma özelliklerini barındırıyor.
IPS Quantum Ekran, zengin ve orijinal renklerde ve şaşırtıcı düzeyde aslına uygun yüksek kontrastlı canlı görüntüler üretir.  Ayrıca, ekranın gün ışığında kolaylıkla görünür olmasını sağlamanın yanı sıra, pürüzsüz ve hızlı tepki sağlayan In-cell Touch Display teknolojiden de yararlanır.
Sanatsal bir hassasiyetten esin alan G4'ün birinci sınıf arka kapakları metalik gri, seramik beyaz, parlak altın ve buğday deri şeklinde sunulmaktadır. Şık renkli arka kapaklar, dokusal olarak işlenmiş diziler şeklinde ayırt ediciliğe sahiptir ve deri seçenekleri, özel iplikle dikilmiş bir dizi ayırt edici renk ve özellik ile sunulmaktadır.
Detay için: http://www.lg.com/tr/smart-phones/lg-LGH815TR


Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Mayıs 2015 Perşembe

BERNA LAÇİN İLE FAİRY ANKARA PİLAV ŞENLİĞİNDE BULUŞTUK...

Fairy markasını 3 yıla yakındır evimde çok severek kullanıyorum.Geçen ay Özlem hanımdan mail geldiğinde inanılmaz heyecanlandım. Beni 2 Mayıs Cumartesi günü Ankara Ankamall Crowne Plaza Otel de yapılacak olan Fairy Markasının reklam yüzü Berna Laçin'le birlikte Ankaralı bloggerlar la yapılacak Roof Restaurant ta ki öğlen yemeğine davet ediyorlardı. Zevkle eşlik edeceğimi bildirdim.

Cumartesi günü gelip çattığında süslenip, yüreğimde pır pır bir heyecanla otele adım attım. Blogger arkadaşlarımla selamlaştıktan sonra masa düzeninde yerlerimizi aldık. Berna hanım ve Özlem hanım kapıdan göründü. Hepimizle ayrı ayrı selamlaştı. Biran dilimin tutulduğunu hissettim. Yıllarca televizyonda seyrettiğimiz Berna hanım kanlı canlı ve gülen gözleriyle karşımızdaydı. Hepimizi tanımak istedi. Kısa bir tanıtımdan sonra sohbetlerimiz başladı. Ankara'da bu ikinci etkinlikleri olduğunu ve Ankaralı bloggerları özellikle davet etmek istediklerini söylediler. Böyle bir grubun içersin de yer almak  beni gururlandırdı.

Otel Garsonları etrafımızda pervane idiler. Menümüz güzeldi. Sohbetler kahkahalar eşliğinde yemekler yendi. Sonra resim faslına geçip selfiler çekildi. tabii bir arkadaşımızın getirdiği selfi çubugunu ilk kez deniyorduk. biraz acemilikle birlikte bu işi de pek güzel hallettik. Sonra içeriye yabancı bir sporcu olduğu belli olan. uzun boylu iri yapılı ve güçlü kuvvetli bir bey girdi Guniness ta rekor kıran Dünyanın en güçlü adamı seçilen Litvanyalı Zydrunas Savickas . Çok sempatik güleç yüzlü biri. Tercümana aklımıza esen her soruyu sormamıza izin verdi. Kendisi 180 kg ağırlığında eşi ise 60 kg mış. gülüştük. Resimler çektirdik. ünlü 60 cm pazusuyla. Sonrasında Fairy'nin bizim için hazırlamış olduğu hediye paketlerimizi aldık. Ne kadar zarif bir düşünce...


Fairy Ankamall'un önünü panayıra çevirmiş. Kazanlarda pilavlar, çarkı felekler, cocuklara balon şişiren palyaçolar. Gümbür gümbür müzik eşliğinde halk toplanmaya başlamış. Kocaman bir tır üzerinde 10.000 tabak öylece Litvanyalı Rekortmeni bekliyordu. Berna hanımla birlikte aşağı panayır alanına indik. Berna hanımı görenler küçük bir şaşkınlıktan sonra kendilerine ancak gelebiliyorlardı. he he biz onunla yukarıda özel olarak yemek yemiştik.

Mikrofonu eline alıp herkese hoş geldiniz dedikten sonra başlasın pilav şenliği dendi. elleriyle halka tavuklu pilav dağıttı. Çarkıfeleğin başına geçti. yarışmalar başladı.  Havada baharı müjdeliyor. Güneş pırıl pırıl. herkeste bir neşe. Balonları alan çocuklar ortalıkta koşuşturup duruyorlar. Yemekler yenildikten sonra rekortmenimiz
Koca tırın başına geçip 10.000 tabak yüklü tırı çekti. Herkesler hayretler içerisinde kaldı. Alkışlar uçuştu havada. Güzel bir Ankara gününden geriye neşe kaldı...

P&G şirketinin 100 yaşını geçmiş Fairy'si 2010 yılında Türkiye pazarına girdi.


Tam beş yıldır hayatımızda olan Fairy bulaşık deterjanları milyonlarca Türk kadının gönlünü feth etmeyi başardı.Fairy platinum la tanışmak lekelerin sonu, pırıl pırıl bardakların ve tabakların başlangıcı oldu. Bulaşık deterjanlarının etkili olmasında ki diğer faktörde köpüğünün soğuk su da bile uzun süre kalıcı olması.

GÜZEL ATLAR ÜLKESİ KAPADOKYA 2 GÜN.

Sabah konağın odasında gözlerimi açtığımda vücudumun dinlenmiş olduğunu fark ettim. Nasıl da uyumuşuz taş konakta. Misler gibi. Herkes hazırlanınca başka bir konakta bulunan kahvaltı salonuna gittik. Kuyruk vardı. Antep ten gelen gurup her yeri kaplamıştı. Kahvaltı klasik yumurta, peynir, zeytin çeşitleri ve küçük kutulara konmuş reçel. bal ve tere yağından oluşuyordu. tabi domates ve salatalığı atlamayalım. birer tabak hazırlayıp kahvaltıyı bitirdik. Odalarımıza dönüp eşyalarımızı topladık. Artık gitme zamanımız gelmişti. İlginç bir deneyim olmuştu buralar hepimize. Bugün çok uzun bir gündü. Elimizdeki programı biran önce tamamla malıydık.

Önce üçhisar kalesine gidecek arkasından Göreme,Ürgüp, Avanos ve Hacı Bektaş turuyla Ankara'ya dönüşe geçecektik. Peri bacalarına yaklaşmak beni acayip heyecanlandırıyordu. Sonunda televizyonda gördüğüm yerleri koklama fırsatım olacaktı.


Üçhisar kalesine vardık. Beldeye hayran kaldım. Turisttik bir belde bilinciyle belediyesi çok güzel çalışmış, örnek bir yapıda. her yer tertemiz. küçük parklar yapılmış atık çöp kutuları bile var her yanda. belediyecilik farklı bir kavram. Ihlara da ki durumu görünce kendimi burada Avrupa kentine gelmiş gibi hissettim. Fayton hizmeti bile koymuşlar. Kalenin girişine eski model üstü açık pembe bir araba koymuşlar. 1 tl ye içerisine binip resim çektirebiliyorsunuz. bu bile başlı başına güzel bir düşünce örneği. kalenin girişine doğru yürüdüğünüzde sizi çok güzel bir panayır karşılıyor. her yan turistik eşya satan dükkanlarla dolu. kendimi dükkanlara attım. Çok güzel mercan kolye aldım. birkaç mağnet aldım. Serin bir kafe bulup orta şekerli Türk kahvemi ısmarladım. Oh hayat buydu. Bizimkiler kaleye tırmandı. sıcakta gözüm yemedi. Sonra bana eşlik ettiler ve aracımıza binip yolumuza devam ettik.

Salkım Tepesine vardığımızda birçok aracın oraya park ettiğini ve insanların elinde makinalarla resim çektiğini gördüm. bir panayır yeriydi adeta. yöresel bir sürü takı, çömlek incik boncuk satılan tezgahlarla doluydu her yan. birde nazar boncuklarla bezenmiş dilek ağacı. harikaydı. sonunda peri bacaları göründü. Muhteşem bir manzaraydı. yerden ne kadar yüksekteydik bilmiyorum. tepeden kuş bakışı peri bacaları yayılmış bütün ovaya sanki uzayda ıssız bir şehirdeydik.  Biraz manzaranın keyfini çıkartıp göreme merkeze yol aldık. Ooo burası küçük bodrum. her yer nasılda canlı. kilim satan dükkanlar, lokantalar, konaklamak için oteller, küçük bir şehir turu atıp Ürgüp e yol aldık.

Ürgüp şaraplarıyla ünlü bir yer. Tatmadan geçmek olmazdı kocabağ şaraplarına gidip dört beş şarap denedik. Acı geldi tadı bize akşam içtiğimiz geliveri şarabının yerini tutmadı. vazgeçtik almaktan. Teyzenin biri oturmuş caddenin üzerindeki ağaç gölgesindeki kaldırıma kimseye aldırmadan yün örüyordu. harika evler var burada diye içimden geçirdim. Yol tabelası Asmalı Konak'ı gösteriyordu. görmeden gidilir mi dedik. biraz turlayalım bulabilirsek bakarız dedik ama vakit ilerliyordu. daha gidecek yolumuz var deyip vazgeçtik.

Ver elini Avanos hava çok sıcaktı. Avanos'un bir artısı da ilçeyi ikiye bölen Kızılırmak nehri idi. iki yaka oluşmuştu. nehrin iki kenarına kafeler, çay bahçeleri, lokantalar kaplamıştı. insanlar cıvıl cıvıldı. karnımız yavaştan acıkmaya başladı. Avanos merkeze aracımızı park edip. Çanak çömlek almaya gittik. ilginç bir şey diyeyim mi. karşımızda mcdonald ı görüce şaşırdık. Oraya bile şube açm
ıştı.

Kız kardeşim sipariş verdi. Ona karnıyarık tenceresine benzeyen bir güveç alacaktım. Kendime de küçük bir güveç. bir yere gittik. Kocaman bir dükkan, girişinde çömlek yapan bir amca var. Aman tanrım saraya düştüm. nasıl güzel eşyalar yapmışlar. Takılar hayranlığım dibe vurdu. iki güveç, bir nihale, iki mağnet, iki yüzük , iki bileklik aldım. güveç almak isteyenlere tavsiye ederim. yol üzerinden almayın. iki katına satmaya çalışıyorlar. yerinde daha ucuz. hadi artık yemek yiyelim nidaları yükseldi. Çömlek satan yerdeki bahadır bey'den tavsiye istedik. Bizim Ev Restaurant  dedi. biraz yürüyüp vardık. ırmağın diğer yakasına geçerken köprü üzerinden görünüyordu tabelası. Konağa vardığımızda vay be dedik. Her yeri tarih, her yeri ışıl ışıl, şarap mahzeni bile yapmışlar. Terasa çıkmayı tercih ettik.  Nasıl bir sıcak mayıs ayında. Yazın burada kiler kesin pişer dedik. Adam güldü. taş evler serin
olur dedi. Yine terasta turistler İtalyanlar, Fransızlar ve Japonlar. Şeften tavsiye istedik. tabi ki desti kebabı dedi. Biz hiç ısrar etmedik.
Önden Cennet böreği ikram ettiler. İçerisinde bulgur vardı. tadı ilginçti. Desti kebabımız geldi. Destiyi kıracaklar sandım ama hayır. kaşıkla içinden yeniliyormuş. öyle bir hevesim kursağımda kaldı. tadı güzeldi. bayağı et alıyormuş. herkese bir desti öyle düşündüğünüz gibi büyük bir desti değil. Ama bir kişiyi fazlasıyla doyuruyor.Altı kişi 250 tl hesap ödeyip kahvelerimizde içip tekrar yollara düştük.


Son durak Hacı Bektaşi Veli yi ziyaret. Bu benim için ilk olacaktı. Dergaha geldiğimizde içimi garip bir huzur kapladı. orada olduğuma inanamıyordum. cadde üzerinde ki dükkanlardan türkü sesleri geliyordu. Tüylerim diken diken oldu. Aleviliğin Bektaşiliğin

merkezindeydim. Yeniçerilerin bile bu ocaktan icazet aldığını düşünürsek, böyle hissetmem ve bunu yüreğimde hissetmem doğaldı. Nasıl güzel yapmışlar kapıdan girişte sizi kocaman bir avlu karşılıyor. üç tane oluğu olan ve gürül gürül soğuk su akan bir çeşme. Kana kana su içtim. şifa olsun niyetiyle.. sonra ikinci avluya geçiyorsunuz. cami karşılıyor sizi.  Selçuklu dönemi anımsatan kemerli kirişler avlu
da bir havuz ve şadırvan. Arslanı Çeşme.her türden insan var burada. sonra  aş evi. balım sultan türbesi. çelebilerin yattığı mezarlar, kırklar meclisini toplandığı yer. çilehane ve Hacı Bektaşi Veli'nin kabrinin bulunduğu Orhan gazi tarafından yapılan sanduka. Çevresinde dua ederek üç kez döndük. Niyazlarımızı ettik. içim inanılmaz güzeldi. Dilek ağacına gittik. dileklerimizi söyledik. Avluda biraz oturup havayı kokladık. Sonra Ankara'ya dönüş başladı.
Eve geldiğimde yorgundum ama mutluydum.... dilerim herkese nasip olur, ülkemin bu güzel yerlerini görebilmek...

20 Mayıs 2015 Çarşamba

GÜZEL ATLAR ÜLKESİ KAPADOKYA....1.GÜN


Ankara Eryaman Carpediem grubu olarak; Ben,Berkan,Serpil, Kerem, Çağla ve hatice iki günlük tatili fırsat bilip Kapadokya gezisine gitmeye karar verdik.

Sabah beşte arkadaşlarımla yola çıktık. pek neşeli, pek heyecanlıydık. 6 arkadaş özel araçla bir yolculuğa doğru yol almaya başlamıştık. Tuz gölünde mola verdik.

Birer bardak çay içtik. ilerleyerek Hasan dağının görkemine vardık. Nasıl güzel heybetiyle karşımızda duruyordu. Eteklerine varınca kahvaltı molası verdik. Börekler. sarmalar. poğaçalar kurabiyeler çıkartıldı. Aman tanrım nefsim sınava girmişti. bu kadar güzel yiyeceklerin içinde ben haşlanmış yumurtamı yiyecektim. biraz direndim ama yaprak sarması öldürücü darbeyi vurdu. sonra şöyle düşündürdü beynim bana. beş gün hiç kuralı bozmadın. bu iki günü kendine hediye et. her zaman mı yolculuk yapacaksın. üstelik daha gezeceğin çok yerler var. Yürür eritirsin gibi bir hissiyat geldi oturdu yüreğime. tabi ki bunları yaptıran açlık duygumdu. Nefsime yenildim. biraz yaprak sarması, incir kurabiyesi ve bir tane poğaça yedim. pişman değildim. olmayacaktım. kendim istedim ve yaptım.

 yolculuğumuza ıhlara vadisine doğru devam ettik. Selime katedral ve manastırına gelince durduk. Tüm görkemiyle insanı hayrete düşürüyordu. müze kartı olanlar veya işbankası kartı olanlar ücretsiz giriş yapıyor. benim yanımda kartım yoktu. 10 tl verip bilet aldım. bütün gün kullanabilecektim. kenarında bir kafe vardı. Üniversiteden öğrencileri kafileler halinde giriş yapıyordu. Birçok ülkeden turistler gelmişti. ben söğüt gölgesinin kapladığı kafenin sandalyesine kendimi attım. Allah'ım başka bir coğrafya ya geldiğim nasılda belli. püfür püfür esiyor rüzgar. ilerde evler var. ortasından ana yol geçiyor. ağaçlar mis gibi, çan sesleri geliyor. köyün sürüsünden. manzarayı görmeniz lazım. Arka tarafta bir ev var. Önünde bir sürü yöresel kilimler. Köylülerin diğer gelir kaynağı. Turistler de bunu biliyor olmalı ki ben kafede otururken iki tane turist eve yöneldi. Arkadaşlarım katedrale gittiler. ben söğüt gölgesinde serinlemeyi tercih ettim. Mağaralardan kahkaha sesleri geliyordu. Biraz oturduktan sonra yolumuza devam ettik. Sonrasında ver elini Ihlara Vadisi oraya da giriş paralı.
Manzara müthiş insan inanmak istemiyor. bu mağaraları nasıl ev haline getirip yaşadınız. Vadinin içinden akan ırmak çok uzun. etrafta bülbül sesleri. Yeşil orman her yer. akın akın insan gelmiş. bayağı bir merdiven indik. sonrasında ırmak
kenarında uzun bir yolculuk. arkasından orada bulunan bir çay bahçesinde mola verdik. Kamelyanın içerisine şark köşesi yapmışlar. Yorulmuş olmalıyız. yarım saat dinlenip tekrar geldiğimiz yoldan geriye döndük. O merdivenler gözümde nasıl büyüdü. anlatamam. ama başardım. çıktım.
Kalacağımız yer olan ıhlara konaklarına geldik. burası farklı bir evren. her yanı tarih kokuyor. beş altı konağın birleşmesinden oluşan bir yer. yine bir sürü turist var. Kalacağımız yere gelince konak müdürü eskiden burası ahırmış size yalan söylemeyeceğim dedi. Keskin bir nem kokusu vardı odada. kemerli bir oda düşünün 4 kişi bir odada 2 kişi yan odada kalacaktık. O bölgede görmemiz gereken iki yer daha vardı.Çantaları odaya bırakıp tekrar yollara düştük.
Birisi kaymaklı yer altı şehri. diğeri derinkuyu yeraltı şehri. Kaymaklı yer altı şehri giriş 5 tl. güzelce bir köy. öyle güzel çocukları var ki. oraya gidince etrafımızı sardılar. Resimler çektirdik. bizimle sohbet ettiler. içlerinden en küçüğü adı narinmiş .üzüm gözleriyle bana yerden kopartığı papatyayı verdi. onu yanaklarından öptüm. o an yanımda bir şeyler olsaydı ve ona hediye edebilseydim diye düşündüm. Kerem amcaları bakkaldan 15 küçük çocuğa bir şeyler alıp verdi. çok mutlu oldular. Giderken bize bir el sallayışları vardı. Anadolu insanı farklı. sevecen masum...
Sonra derinkuyu ya gittik. burası biraz daha canlı bir yerdi. pazar kurulmuş herkes gelen turistlere bir şeyler satma telaşındaydı. Ben pazarda dolaşmayı tercih ettim. Kendime küpe aldım. sonra yol üstünde kendi yaptıkları bebekleri satan köylü kadınların yanına çömeldim. sohbet ettik. Halkın geçim kaygısını anlattılar. Durumlarımız her geçen gün kötüye gidiyor dediler.  Arkadaşlarımda gelince tekrar konağa döndük. Açıktık. Geliveri tavası yedik. Bizim saç kavurmanın bir türü. gün
batımını seyrettik. konağın terasında. çaylarımızı içtik. Hava serinlemeye başladı. odamıza geldik. Geliveri şarabı tatmadan olmazdı. bir şişe şarap ve biraz leblebi ile keyiflendik. o kadar yorulmuştuk ki duşları mızı alıp doğru yatağa geçtik. Yarın ola hayrola dedik.

19 Mayıs 2015 Salı

Zayıflıyoruz 6.gün ve zafer...

Sevgili dostlar, biliyorum biraz geç kaldım yazmakta ama merak etmeyin. Burdayım. sabah ki kahvaltım. hindi füme den oluşuyordu. kahvaltıdan sonra o günün öğününü hazırladım. bir tavada yaklaşık 200 gr kuşbaşı kavurdum. diğer tavada 6 adet ızgara köftemi pişirdim.doğru işe gittim. öğlen köftemi yedim oh bee.. nasıl özlemişim eti.

Ara öğünüm de kefir içtim. nasıl tok tuttu anlatamam. akşam eve gelir gelmez doğru yürüyüşe bir saat yürüdüm. eve geldim. sabah hazırladığım et kavurmasını yedim. midem bayram ediyordu. ertesi sabah greyfurt ve haşlanmış yumurta günüydü. fakat benim arkadaşlarımla daha önceden planladığım bir kapadokya seyahatim vardı. o yüzden sabah 4:30 kalkmam gerekiyordu. o yüzden erkenden uyudum. sabah kalkıp tartıya cıktım. 300 gr gittiğini gördüm. biraz yavaşlama vardı. ancak peklik sorunu vardı. bunu önemsemedim. hemen yumurtalarımı haşladım. bir kaba greyfutlarımı dilimledim. bir termos çayımı demledim. cay işi bana düşmüştü. diğer kızlar pasta börek işini üstüne almıştı. beni zorlu bir sınav bekliyordu. ancak son günümdü bunu başarmalıydım. size seyahatim de yaşadıklarımı bir sonraki yazımda anlatacağım ve hep birlikte gezdiğimiz yerlerin fotoğraflarını göreceksiniz. şimdilik bana müsadeee.....

15 Mayıs 2015 Cuma

Zayıflıyoruz 5. gün

Gelelim dün ki maceralarımıza sabah yürüyüş yapamadım. ananas ve yulaf günümdü. sabah öglen ve akşam devam ettim. İş dönüşü ananas ve yulafımı yiyip doğru parka gittim.
Kas ağrılarımdan ilk başlarda biraz yavaş yürüdüm. sonra parkta spor yapan, vucut kaslarından da bunu sürekli yaptığı belli olan bir beyle karşılaştım. ben bir tur atana kadar adam yanımdan 3 defa koşarak geçiyordu.

Sonunda dayanamadı ve bana "böyle kaplumbağa gibi yürüyüş yapılmaz" dedi. "Ayaklarınızı açın öne doğru koşar gibi yürüyün hızlı yürüyün "dedi. bir gaza geldim. inat ettim. adam parktan gitmeden gitmeyecektim. tam 6700 adım atmışım. Ter içinde kaldım. eve geldiğimde pestilim çıkmıştı.
akşam yine dokuzlu çayımı içtim. saat on gibi bi uyursun sabah 6,30 da gözlerimi açtım.

Tartıya çıktığımda 500 gr daha gitmişti.Toplamda 4 olmuştu. keyfim yerindeydi. bu gazla spora devam.

Bu arada gece bağırsaklarım harekete geçti. Bütün vücudum temizlendi. detoks dedikleri bu olsa gerek. sabah yine yürüyüşe gittim. eve gelip bugün ki günüm olan kırmızı et günümde ki malzemelerimi hazırladım. oh be bugün et günüydü. eti özlemiştim. sefer tastıma yiyeceklerimi koyup doğru işe gittim. Yarın diyetimizin son günü. bakalım toplamda ne kadar gidecek... devam devam devam...

14 Mayıs 2015 Perşembe

Zayıflıyoruz 4. gün

Kendimi denek gibi hissediyorum. bugün dördüncü günümüz. ben bir karışıklık yapıp, salata günüyle, ananas ve yulaf gününü karıştırdım. dün salata maceramız vardı. sabah kahvaltımda domates, biber ve maydanoz yedim. arada çay ve kahve tükettim.

Öğlen kendime ton balıklı bir salata yaptım. onuda yedim. akşama doğru açıktım bir salatalık daha yedim.

Akşam ki menümde ıspanak (Allah annem'den razı olsun. haşlayıp derin dondurucuya koymuştu.) üzerine limon suyu varsa evde yarım portakal suyu. Lor peyniri diyordu ama evde kalmamıştı. normal peynir ufaladım. birde üzerine susam serptim. Tanrım açlıktan mıdır nedir. bu menü bana çok güzel geldi. yedikten sonra bir bardak su içtim. karnım şişti.

Bütün gün koşuşturmadan spor yapamadım. Misafirim vardı akşam. ona yemek hazırladım. bir kaşık bile yemedim. sadece yatarken 9 lu çayımı içmeyi unuttum.

Sabah yine bütün kaslarım ağrıyordu. biraz peklik sorunum oluştu. sanırım bugün ananas ve yulaf bu sorunu çözecek. 15 dakika jimnastik yapabildim. tartıya çıktığımda 500 gr daha gitmişti. hadi hayırlısı dedim. 3 günde 3,5 hiç fena bir rakam değil. Şeyda Coşkun'un diyetleri insanı gariptir acıktır mıyor. sanırım denge burada. bu yüzden de gözünüzün önünden yemekler geçmiyor.

Büyüklerin dediği gibi kavanoz kapağını açmazsanız. Sinir olduğunuz birini düşüp tekrar deneyin derler, o zaman bir kuvvet gelir ki insana. kavanoz kapağı pıt diye açılıverir. işte umudunuzu yitirdiğiniz yerde kavanoz kapağı olun. ve sizi sinirlendiren insanları düşünün ve yolunuzdan vazgeçmeyin. İllaki olacak. fizik kanunu bu. yıllarca yükü sırtımızda taşıyoruz. Çoğu zaman derinden inciniyoruz. sabır, istikrar ve emek bunlar bir arada olmalı. yarın da yorumlarımıza devam edelim...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Zayıflıyoruz. 3 gün.

Dün size sabah sporumu anlatmış ve orada kalmıştım. spordan sonra eve geldim. önce ılık bir duş arkasından 4 adet mantarın saplarını çıkartıp, içine pınar labne peynirinden yerleştirip. 200 derecelik fırına verdim. diğer tarafta teflon tavaya 500 gram tavuğun göğüs etini dizdim. ve tencerede çevirerek pişirdim. üzerine çörek otu serpiştirdim. ikisi de hazır olunca çalıştığım için sefer tasımı önce sabah kahvaltısı niyetine yiyeceğim mantarları, sonra öğlen ve akşam yemeğinde yiyeceğim tavuklarımı koydum. Öğlen yemeğinden sonra arada yemek için 5 kaşık yoğurt üzerine de yulaf kepeği serpiştirdim.

İş yerine gelince kahvaltımı yaptım. mantarları lor peynirli hiç denememiştim. çok lezzetliydiler. daha önce kahvaltıda hiç mantar yememiştim. çok keyifliydi. saat 11 gibi 9 lu çayımı içtim. saat 13:00 yemeğimi yedim. saat 17:00 yoğurdumu yedim. akşam 19:00 da evdeydim. kalan tavuğumu yedikten sonra. doğru yürüyüşe Eryaman Göksu Park ta can arkadaşım Türkan Kaplan ile yürüyüş yaptık. bayağı büyük bir alan. sonrasında bir kafeye oturduk. diğer arkadaşlarımızda bize eşlik ettiler. orada sadece cay ve bir tane Türk kahvesi içtim. saat 22:00 gibi eve geldim. tekrar bitki çayımı hazırlayıp içtim. saat 24 gibi uyudum. sabahı heyecanla bekliyordum. Bütün kaslarım sızlıyordu. tartıya çıktığımda 1 kilonun daha gittiğini gördüm. harikaydı. toplamda 3 kilo olmuştu.

Sabah yürüyüş yapmak yerine 15 dakika evimin merdivenlerinden çıktım. 15 dakikalık merdiven çıkmak yarım saat yürüyüşle aynı kaloriyi yaktırıyor. Daha sonra sizlere bu konuyla ilgilide bilgiler vereceğim.  bugünde salata günü yarında onu yazacağım...

12 Mayıs 2015 Salı

Zayıflıyoruz. 2. gün.

Hanımlar, sizinle diyetimin ilk günü ve yaptıklarımı paylaşmak istiyorum. sonucu duyunca şok olacaksınız. bende öyle oldum.

Biliyorsunuz ilk günümüz sadece süt ve muzdan oluşuyordu. akşam altıya kadar işyerinde düzenli olarak iki üc saatte bir muz bir bardak sütle akşam ettim. sonra geriye 1 muz ve 1 bardak sütüm kaldı. onları da aldım eve götürdüm. Büyük bir gross markete gittim. diyet listemde bulunan ton balık, salata, zerdeçal, zençefil, Doğadanın 9 lu çayı, ananas, eti'nin lifalif yulafı, greyfurt, mantar, hindi füme yeşillikler aldım geldim yaklaşık yarım saat böyle geçti. sonra poşetleri olduğu gibi mutfak tezgahına bırakıp, eşortmanlarımı giyip doğru bizim evin yakınında bulunan parka gittim. yaklaşık 45 dakika tempolu bir şekilde yürüdüm. eve döndüğümde ter içinde kalmıştım. üzerimi değiştirip, aldıklarımı dolaba yerleştirdim. sonra kalan muzumla birlikte sütümü içtim.

Bacaklarım fena yorulmuşlar. koltuğa oturunca fark ettim. biraz tv seyrettim. biraz ortalığı toparladım. ilerleyen saatlerde  9 lu çayımı içtim. çok iyi geldi. biraz daha televizyon derken saati gece 12.30 yaptım. sonrasında uyuya kalmışım. bu arada çok ta su içtim. normalde suyu çok içen biri değilim. ama yediklerimden midir nedir suya doyamadım dün.

Sabah 6,30 a kurulu olan saatim ötmeye başladı. Allah'ım nasıl zorlanıyorum. Kaldıramıyorum kendimi. saati susturup geri yattım. ama bir ses bana yakışıyor mu bu sana dedi. daha dün sabah olsa da yürüsem diyordun. Gözlerim kendiliğinden açıldı. elimi yüzümü yıkayıp doğru tartıya koştum. İnanamadım. tekrar baktım. tam 1,8 kaybetmiştim. harikaydı. bir günde neredeyse 2 kilo vermiştim. tekrar eşortmanlarımı giyip parkıma gidip yürüyüş yaptım. yarın da kaldığımız yerden devam edelim. Herşey güzel olacak....

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Haydi kızlar, zayıflayalım birlikte...1.gün


Yaşam koçu Şeyda Çoşkun'u duymayan kalmamıştır. bende televizyonda görüyordum. Yerinde duramayan bir kadın. Birçok kişiyi azmiyle zayıflatmış, göz ucuyla basından takip ediyordum. Ta ki bu cumartesi yeğenimle Panora alışveriş merkezine gidip orada pantolon düğmemin sonunda iflas etmesiyle koca merkezde kala kalıncaya kadar. Aman tanrım bana ne olmuş.

Kör olasıca kilolar sinsi sinsi gelip göbüşüme oturmuş. kafam dank etti. bulunduğum bedenden çıkmak üzereyim. vücudum alarma geçmiş. öleceğim stresten. derken kızkardeşim funda uluyuz'un instagramdan Şeyda Çoşkun'nun diyet listelerini yayınladığını söyleyene kadar. hemen harekete geçtim. 6 günlük bir programımız var. bugün ilk günü muz ve sütle günü geçireceğim. şuana kadar bir sıkıntı yok. Dün bütün gün bağda bahçede geçti. biraz yorgunum. o yüzden sabah uyanamadım. ama Akşam yürüyüş var. bir saat yürüyeceğim. ben size 6 günlük maceramı yazacağım. bakalım ne kadar kilo vereceğiz. söylenene göre 4-8 arası kilo verilebiliyormuş.  bu neredeyse bir beden demek. bende eski bedenime geri dönebileceğim. bu iş burda bitmez haberiniz ola. daha 3-4 aylık bir sürecimiz var. öyle 6 günle bitmeyecek. sadece başlangıcımız bu diyet olacak. Hayata geç kalmayalım.....

8 Mayıs 2015 Cuma

Üzülmek;Yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez.Sadece bugünün gücünü tüketir... (A.J.Cronin)

Eğer sorunlarınız var ise, bunlara kaygılanmak doğaldır. kendinize acımak ise; sizin dışınızda gelişen ve değişen hayatı seyretmenizden başka bir işe yaramaz. Sabır dedikleri şey de etrafınızdaki döngünün istediğiniz yere gelmesi ve olgunlaşmışıdır. işte buna zaman diyorlar. sabret biraz... zamana bırak...olacak bak göreceksin.. dedikleri şeyler hep bundan kaynaklıdır.


Emek ise biraz önce bahsetmiş olduğum döngünün içerisinde yer alıp, suyun akışını kendinize çevirmek için harcadığınız çabadır.


Çağımızın en büyük sorunlarından biri de disiplinsizlik. ör; Zayıflamaya karar veren birinin yukarıda bahsetmiş olduğum sabır olgusuna ve emeğe ihtiyacı vardır. işte bunları bir araya getirecek olan şey de emektir. Disiplin =sabır + emek + istikrar.


Mümin Sekman atalet duygusunu çok güzel açıklamıştır. "Atalet fizik biliminde "eylemsizlik hali", kişisel gelişim terminolojisinde "amaca yönelik eyleme geçmeme" demektir. Onlarca kişisel gelişim kitabı okuduğu halde, o kitaplarda anlatılanları uygulamayanların sorunu atalet içerisinde olmalarıdır. Yıllardır başarılı olmak için hayaller kuran, hedefler koyan, planlar yapan ama bir türlü ilk adımı atamayan kişilerin sorunu da atalet halinde yaşıyor olmalarıdır."


Üzerimde karabasanlar var. afakanlar basıyor beni ne yapmam gerektiğini biliyorum ama yapamıyorum dediğiniz oldu mu? kolumu bile kıpırdatmak içimden gelmiyor. evet insan her gün kendini enerjik hissetmeye bilir. sorunlarımızdan biri amaçsız olmamız. koyduğumuz hedeflerden ne çabuk da vazgeçer olmuşuz. iki gün sabrediyoruz. kendini bilmez biri çıkıyor. hop sinirler tavan yapıyor. gitti bizim hayaller. kimsenin sizi amacınıza gitmenizi engellemesine izin vermeyin. kimseyi sevindirmeyin. kendinizi sevindirin. bir işi başarmış olmanın keyfi hiçbir şeyde yoktur... hadi biraz azim. isteğince elimizden hiçbir şey kurtulmaz bizim....

Başlıyorum...Kopar Zincirlerini Gülsarı

Sevgili dostlar; bu blog artık yazılarını özgürce burada ifade edecek. her gün biraz daha büyütüyor hayat bizi. biz yaşarken çevremizde ki her şey hareket halinde. İnsanlar, eşyalar, mekanlar.. Evlere bakıyorum hep ışıkları yanan evlere. her ev bir kadın demek ve her evin bir hanımı var. Herkesin kendi özel bahçesi evi. Dışardan bakıldığında evlere betondan başka bir şey görmüyoruz. Oysa ki neler yaşanıyor o evlerde. Düşünceler artık kaleme dökülmeli. Bazen insan kendini yalnız hisseder, zannedersin ki hayatta kimsem yok. Oysa sen hareket halindesin, sen nasıl gözlemliyorsan her şeyi. herkeste seni gözlemliyor. Yalnız değilsin. Hep derlerdi önce kendini sevmelisin ve kendine el uzatmalısın. Bunun doğru olduğunu yıllar sonra anlamak sanırım tecrübe dedikleri şey bu olsa gerek. Kopar zincirlerini gülsarı.. kitabının adı beni hep etkielemiştir.  Kırgız yazar Cengiz Aymatov'u anarak başlamak istedim yazın hayatıma...